Yaşım olmuş otuz beş. Yolu ne çabuk yarılamışım meğer. 
Cahit’in dediği gibi; Dante gibi ortasındayım ömrün.
Karanlık bir ormanın ortasında ömrümün yarısındayım.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş onca yaş, onca zaman.
Nasıl geldim bu yaşıma, gözümün yaşına bakmadan hem de.

Soğuk bir kasım sabahında sisli bir İstanbul’da doğmuşum,
Bugün doğum günüm ve yine aynı soğuk havaya uyandım,
Ömrüm bir nefeste gelip geçmiş gibi, buz gibi bir nefeste…
Zaman çiziklerini atmış yüzüme, gözüme, her yerime 
En çok, kalbime, ruhuma, benliğime ve derinliklerime.

Zaman geçiyor geçmesine de bana dokunmasa es geçse…
Kendi başına usulca gitse işte, bana hiç ilişmese 
Dokunmasa, acıtmasa, sona geldiğimi hissettirmese.
Hayatımı hiç üzülmeden hep gülerek yaşayıp sürdürsem
Ömür dediğin bu güzel süreç hiç bitmese, hep devam etse… 

Dün gibi yaşadıklarım, hayal olmuş ve unutulmuş şimdi.  
Düşününce tüm güzel anılar o kadar uzak ki anlatamam .
Çocukluk arkadaşlarım, ilk aşkım, mahallenin çocukları, 
Neredeler, kiminle ve neler yapıyorlar şimdi kim bilir ? 
Çoğalıyor sessizliğim, yalnızlığım veya kimsesizliğim. 

En nihayetinde herkes gibi yaşıyorum hayatı işte
Yolun yarısına vardım düşüp kalkarak öyle veya böyle 
Şimdi ufak bir mola, yenilenmek, yeniden düşünmek için…
Sonra yaş yetmiş olunca yine aynı duygularla başbaşa.
Zaman geçer aldırma. Sev, sevil, gül, oyna. Mutlu ol daima.