Alışkanlıklarımı değiştiriyorum. Üç ay boyunca yeşilaycı oluyorum. Sonra vazgeçip sigara dumanında boğuluyorum. Bazen yalancıyı oynuyorum. Bazen de Muhammed-el emin oluveriyorum. Haşa, haddimi aşmıyorum. Ne olduğumu biliyorum. Hayat sahnesinde, figüranlığın yanısıra dublörlük yapıyorum. Kimse bilmiyor beni. Neler yapabildiğimi. Zaten öyle değil mi ki ; hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Öne çıksam giresim geliyor içeri. Dışarı çıksam gidiyorum geri geri. Yani tepedeyken aşağıda olmak, tam tersindeyken tepetaklak olmak istiyorum. Anlaşılmak için çok çaba sarfedilmesi gereken ilahi bir kitap gibi yaşıyorum hayatımı. Soluduğum havadan bile zevk alırken, alemlerden aleme koşup bedenimi veya ruhumu değil etrafımdakileri mest ediyorum. Yani anlayacağın her şeyi yapadururken, hiç bir şey yapmamayı da bir şey yapmakmış gibi görüyorum. Ne olursa olsun kısa ve öz harcıyorum. Biriktirmiyorum. Dişlerimi fırçalıyorsam bırakıyorum, sol elimle yemek yiyip, gece ayakta gündüz yatakta oluyorum. Dedim ya alışkanlıklarımı değiştiriyorum. Bir aşık olup bir nefreti damarladında hisseden oluyorum. Rol gereği kadın oluyorum. Alttan alıp üste çıkıyorum. Amuda kalkıp dünyayı omuzluyorum. Sorumsuzluğumun sorunlarıyla uğraşıyorum. Zor gelen şeyleri yapmaktansa kolay yola başvuruyorum. En nihayetinde bu döngünün neticesinde tüm duyguları alaşağı edip sahnede perde inmeden önce pişmiş kelle gibi sırıtıyorum…