Amasra gezisi yaptığım bir sırada denizdeki ağı görünce bir çekeyim bakayım belki ucunda balık vardır dedim… O sırada arkadaşım fotoğrafımı çekti. Derken ben de ağı çektim ama balık vs. yoktu. Nasip kısmet bu işler… Olta atmaya devam ediyorum. Sadece denize değil, her konuya…

 

Burada gözünüze çarpacak  ilginç olaylardan biri de yerli halkın ayakkabıları değerlendirme şeklidir. Ayakkabılar saksılara dönüştürülmüş hatta çaydanlıklar, yoğurt kapları, tencereler ve daha fazlası… Kalenin dört bir köşesini de kullanarak Amasra’nın manzaralarını farklı perspektiflerden görebilirsiniz.
Manzara oldukça iştah açıyor, güzel bir hamsi partisi yapmadan olmaz. Balıkları mideye indirdikten sonra, kale ve tarihi yerleri gezmek oldukça mantıklı olur. Ayrıca tepelerden denizi seyretmek muazzam bir duygu. Şehrin inanılmaz dingin ve rahatlatıcı bir havası var. Gürültüsüz, şirin ve sakin bir yer. Muazzam bir doğası olması insanı çok mutlu ediyor ama buraya da termik santral yapılması ihtimali varmış.

Manzaralardan birinde Atatürk’ün silüetine benzeyen bir tepe var.
Dikkatli bakınca görebilirsiniz. Ayrıca burası Şarkıcı Barış Akarsu’nun memleketi.  Onun bir heykeli ve anıtını da şehir merkezinde görebilirsiniz.

Geziye Amasra Kalesi’nden başlayarak, çayınızı yudumlarken önce şehre yukarıdan bir bakış atabilirsiniz. Zindan ve Sormagir olmak üzere iki kısımdan oluşan kalenin tarihi Bizanslılar’a dayansa da, şehir fethedildikten sonra onarılıp Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır.Kale turunun ardından kaleye oldukça yakın olan Çekiciler Çarşısı’na uğrayıp, sadece Amasya’ya özgü tel kırma ve ağaç işçiliği ile yapılmış hediyelik eşyalara göz atıp alışveriş yapabilirsiniz.

Amasra Müzesi’de Amasra gezilecek yerler listemizde bulunuyor.Arkeolojik ve etnografik eserlerin yer aldığı müzedeki eserlerin neredeyse tamamı Amasra ve civarında çıkan eserlerdir. Amasra’nın sahip olduğu binlerce yıllık tarih Amasra’da bir müze kurulmasını şart koşmuş ve müzenin temelleri 1955 yılında atılmıştır. En son 1982 yılında yapılan genişletme çalışmaları ile bugünkü haline gelmiştir.

Amasra’nın dayandığı tarihi kökleri görmek adına kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden birisidir.Amasra gezinizde biraz soluklanmanın vakti geldiyse Kuş Kayası Yol Anıtı’na uğrayabilirsiniz. Milattan sonra ilk yüzyılda kayalara oyularak yapılan bu eşsiz eser, o zamanlar oldukça sık kullanılan bir yol üzerindeki dinlenme noktasıydı ve muhtemelen bir de çeşmesi vardı. Siz de binlerce yıl önce olduğu gibi yorgunluğunuzu burada soluklanıp atabilirsiniz.

Amasra’nın öyle büyülü bir havası var ki..Huzurun ta kendisi.. Orman yeşilliğiyle deniz mavisinin nefes kesen bütünlüğü… Doğanın tüyler ürperten dansını izlemek gibi bir manzara sunuyor bizlere…Şimdi gözlerinizi kapayın ve hayal edin.. Çok yüksek bir kayanın üzerindesiniz, martıların sesiyle rüzgarın sesi bir olmuş bide üstüne dalgaların karaya vururken çağıldamasını eklenmiş, güneş yüzünüze vuruyor, siz uzaklara bakıyorsunuz, huzuru çağırıyorsunuz…

Emekliyseniz hiç düşünmeden yerleşin derim. Değilseniz gezmek için sadece 1 hafta sonu yeterli,  zaten ufak bir yer. İşte bu yüzden her şeyiyle sıcacık yapıyor insanı. Hemencecik içiniz ısınacak. Sadece doğası değil insanları da çok güzel.. rastgele girin bir dükkana. Öyle hoşsohbet öyle içten bir esnafla karşılaşacaksınız ki.. Durdurun yolda bir amcayı yol sorun. Sizi evine kadar davet edecektir. İnin pazarına dağ çileğinin tadına bakın. Teyzelerim size bütün hünerlerini göstersin hepsini tattırsın. Yandınız çünkü o kadar torbayı taşıyacak üçüncü bir eliniz yok… Hadi bakalım eli boş dönmek yok memlekete.

Amasra’yı gezmek için 2 gün fazlasıyla yeterli. İlk gün tarihi yerleri gezmenizi tavsiye ederim.

Amasra’nın Gezeilecek Tarihi Yerleri;

-Amasra Kalesi

-Kaleyi karaya bağlayan tarihi köprüsü

-Kale’nin içine girdikten sonra yukarı bölgedeki tarihi evleri

-Patika yolları

Sonrasında denize nazır uçurumun kenarındaki çay bahçelerinde mutlaka çayınızı veya kahvenizi için, eğer severseniz tavlanızı oynayın. Ama o güzel manzarayı izlemek yerine tavla pek de cazip gelmiyor açıkçası.

Midye severler için bulunmaz bir nimet Amasra, yaz aylarındaysanız seyyar midye dolma ve midye tavacılar size ayaküstü ekmek arası bir ziyafet çekmek için bekliyor.

Patika yolları takip ederek adanın ünlü noktalarından biri olan tepedeki Ağlayan Ağaç Cafe’ye (oklarla gösteriyor gidiş yolunu) ulaşacabilirsiniz. Burada dürbünle tavşan adasını izleyebilirsiniz. Zamanında adada birçok tavşan yaşarmış bu sebeple adını tavşan adası koymuşlar, fakat tavşanların tamamı bir süre sonra ölmüş. Bolşuna dürbünle bakmanıza gerek yok çünkü herhangi bir yaşam belirtisi göremeyeceksiniz. Yaz mevsimi de olsa üzerinize bir hırka alın fazlaca esinti alıyor ağlayan ağaçın olduğu bölge.

Zaten çok ufak ve şirin bir çarşısı var Amasra’nın, çarşı ince uzun bir koridor şeklinde sağlı sollu dükkanları barındırıyor. Amasra ahşap hediyelikleri ile meşhur. Her türlü irili ufaklı ahşap ürün satın alabilir, hatta üzerlerine sevdiğiniz kişilerin isimlerini ve resimlerini yaptırabilirsiniz.

Çok çeşitli ürünler var fakat malesef çoğu çin malı, oyüzden ahşap ürünler dışında hemen her yerde bulabileceğiniz hediyelikler çıkıyor burada da karşımıza.

Eğer kitap okumayı seviyorsanız Bedesten civarlarında ufacık bir kitapçı amca var. Tek tek tüm kitapları jiletinlemiş, nedenini sorduğumda ise “Ben büyük marketler gibi zengin değilim, kitapları herkes açıyor okuyor sonra kimse almıyor.” diye açıklıyor kibarca.

Amasra’da Ne Yenir?

Öğle yemeğinde öncelikli tercihiniz mutlaka Amasra Pidesi olmalı 16 farklı malzeme bulunan Amasra pidesi, yeme garantili beğenmezseniz iade edebilirsiniz… Pidenizin yanında bakır tasta yayık ayranını da ihmal etmeyin, yanına da Amasra Salatası. Bu güzel menüyü çarşının hemen ortasındaki Karadeniz Pide Evi’nde yiyebilirsiniz.

Akşam olduğunda da tek durağınız Canlı Balık restaurant olmalıdır. Bu restaurant size denizin üstünde iskelede balık keyfi yaşatır. Eğer gidiş tarihleriniz belli ise mutlaka birkaç gün önceden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim yoksa mümkün değil içeride bile yer bulamazsınız. Canlı Balık’ta özellikle mezgit tava, karides güveç ve kalamar mutlaka tercih edilmesi gereken spesiyaller arasında.

Eğer burada yer bulamazsanızdiğer bir alternatif Çeşm-i Cihan restaurant olabilir, lezzet bakımından oldukça iyi fakat konum olarak Canlı Balık kadar iyi değil.

Gece hayatını sevenler için balık yedikten sonra 2 kadeh içebilecekleri yerler de var tabi. Han Bar Amasra’nın gece hayatını yönlendiriyor, Popstar Firdevs gibi ünlü sanatçıların da çokça çıktığı bu bar seviyeli ve eğlenceli bir gece sunuyor sizlere.

Ertesi gün uyandığınızda eşsiz deniz manzaralı kahvaltınızı edeceksiniz ki en keyiflisi… Karadeniz’in meşhur mısır ekmeği günaydın diyor size kahvaltıda. Sonrasında eğer yaz aylarındaysanız plaja gidebilirsiniz. Ama denizde fazlaca deniz anası var dikkat! Gerçi çocuklar bile deniz analarını ellerine alıp oynuyorlar ama yinede tedbiri elden bırakmamak lazım.

Yine yazın tekne turuna çıkabilir ve Karadeniz’in el değmemiş koylarına gidebilirsiniz, pazarlık yapmayı unutmayın. Sonra bakmışsınızki aslında heryeri gezdiniz. Yok işte öyle değil aslında tam anlamıyla gizli bir cennettir Amasra. Her gittiğimde yeni yerler keşfediyorum. Bu arada pazarın orda Roma Dondurmacısı’nda olağan üstü sahlep yapılıyor, çok cana yakın bir esnaf kesinlikle sahlep içmenizi tavsiye ediyorum.

Konaklama için önereceğim uygun fiyatlı fakat oldukça kaliteli iki otel var. Birincisi Seymen Otel, gerçekten Antalya’daki 5 yıldızlı otel standartlarında LCD Televizyona kadar barındıran tertemiz müthiş manzaralı restaurantıyla öncelikli tercihim fakat denize 25m kadar mesafede. Eğerki denizin dibinde olmak istiyorum diyorsanız yine uygun fiyatlı olarak Özgün Otel’i önerebilirim, birde öğretmen evi var fakat yeni bir ihale ile yıkılacağı için oda sayısı son derece azaldı ve malesef yakında yıkılacak.

Gelelim ulaşıma.. Aslında çok kolay. Arabayla gitmenize hiç gerek yok çünkü arabayla gezecek yeriniz yok her yer yürüme mesafesinde. Bu sebeple otobüs ile ulaşım ilk tercihiniz olmalıdır. Yaz aylarında otobüsler direkt otogara getiriyor. Ancak sezonda gitmeyecekseniz otobüsten Bartın Yeni Terminal’de indikten sonra, otobüs firmanızın servisiyle eski terminale gidip oradan Bordo renkli Amasra dolmuşlarına bineceksiniz Amasra’nın içinde ineceksiniz. Özellikle vurgulamakta fayda var, arabayla gitmek sizler için boşuna masraf diyebilirim.

Eğer ben dinleneyim,huzura erişeyim, hem de gezdiğim yerlere yeni birini ekleyeyim diyorsanız mutlaka bir gidin görün derim. Gezmeden bilinmez öyle değil mi?

Kuş Kayası Yol Anıtı

Şimdiye kadarki gezi planlarımız arasında en hızlı karar verdiğimiz seyahatimiz Amasra-Safranbolu oldu. Kışın yorgunluğunu üstümüzden atmak ve yağmurlar nedeniyle bir türlü gelmeyen baharı karşılamak için hafta sonunu değerlendirmek istedik. Hem eşimin hem de benim ara ara “Havalar düzelsin, Amasra’ya gidelim” tarzı konuşmalarımız nedense bugüne kadar sonuçsuz kalmıştı.

Tüm gezilerimizi planlayan eşim papillon sadece oteli ayarlayacağını, geri kalan tüm planların bana ait olduğunu söylemişti. Her seyahatimizde tüm gezi planlarını sanki tur şirketiyle anlaşmışım gibi uçakta incelediğimden ikiletmeden kabul ettim. Kısa bir araştırmanın ardından yağmurlu bir Cumartesi gününde, bu sefer kızımızı da yanımıza alarak yola çıktık.

Ankara-Amasra arası Bartın üzerinden gidildiğinde 283 km. Gidişte otobandan Yeniçağa ayrımından ayrılıp Mengen üzerinden giden yolu tercih ettik. Yol her zamanki gibi yapım çalışmalarına rağmen keyifli. Bartın-Amasra arası virajlı yollardan sonra Karadenizi ve şirin Amasra’yı tepeden görmek gerçekten keyif veriyor. Sokaklarında gezdikçe de sık sık “Neden daha önce gelmemişiz?” dediğimi hatırlıyorum.